İKİNCİ YENİ’NİN AVATAR İLE NE İLGİSİ VAR?

 

 

Hurufat’ın Şubat 2011 tarihli üçüncü sayısında, Aslolan Şiirdir, Gerisi Gevezelik başlıklı yazımda; “Şiirin, bir tür olarak fotoğrafa, resme, heykele, daha doğrusu görsel olan tüm ögelere omandan ve öyküden daha yakın olduğu gerçeğinin büyük bir yanılgı olarak yadsınmasının temel nedeni, şiirin bir yazı türü olarak algılanmasından başka bir şey değildir”. Diye bir yargıda bulunmuştum. Uzun tartışmalara zemin olacak bu yazımı şiirin resimsel özelliği ekseninde ele aldığımı hatırlatmak isterim.

Duygusal anlatımı ile imge kullanan bir sinemanın günümüzde neredeyse herkes tarafından şiirsel sinema olarak kabul edilmesi, adeta şiire bir övgü olarak kabul edilmekte. Şiirin önünde saygı ile eğilen sinema, sihirli lambanın devi gibi büyüyor. Teknolojinin tüm olanakları ile dev büyüdükçe büyüyor, şiir ise yerel bir sanat edimi olan lamba gibi kendi yazıldığı dilin içinde ve olanaklarında kendi hapsinin üst dil sınırlarında lirik yaşamını küçülerek sürdürüyor.

benim sana sunduğum dil / gerdana goncadan açan gül

Bir çiçeğin goncadan güle açılması, bir şiirde saniye saniye değil, kesintili imge aktarımı ile verilebilir ancak. Çünkü şiirin saniye ile kavramsal ilişkisi tekniği açısından değildir. Sinemada ise bu iletişimin üç-beş saniyelik sürede eksiltme yöntemi ile görsel olarak sunulduğuna binlerce kez tanıklık etmişizdir.  Aynı teknikle namludan çıkan mermi hedefine doğru kare kare ilerler…

“Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin

Sönüyor göğsünün üstünde o aslan neferin”

Steven Spielberg tarafından yönetilen “Er Ryan’ı Kurtarmak” filminde mermi ve bombardıman altında parçalanan askerleri izlemiş bir okur, Mehmed Akif’in dizelerinde de bu filmin karelerini hatırlamak zorundadır artık. Mehmed Akif yeniden okunduğunda “Er Ryan’ı Kurtarmak”  tekrar tekrar izlenmiş olacaktır. Bunda alınacak gücenecek bir şey yok. Biri teknolojiyi kullanıyor sonuna kadar, diğeri kâğıt ve kalemi. Şiiri tüm anlamından koparan, ideolojisinden uzaklaştıran belki de sadece sese ve imgeye indirgeyen bir çağın yüzyıllık başlangıcında olduğumuzu hatırlamalıyız.

İyi filmleri şiire benzetir, “şiir gibi film”, “şiir gibi resim”, “şiir gibi kadın” deriz. Kadın ve resim, teknolojinin efendisi olan sinemanın tüm azgınlığının kurbanıdırlar artık. Sokaktaki kadın, sinemadakine benzemeye çalışmakta, kendisini kendisinden soyutlayan bir estetik oluşumun evriminde maskelerle, yıldızların sanal dünyasında taklit bir yaşama devam etmektedir. Aşk denen en kutsal kavram, belki de muhataplarının bedel ödemek istememesinden sadece sinemaların tekelinde yaşıyor. Kadın- Erkek ayrımı yapmadığımızı belirtmek için, erkeği bunun dışında tutuyoruz. Erkek bu aralar genel olarak pornografi ile meşgul; onu bu işe karıştırmayalım isterseniz.

İkinci Yeni’nin Avatar İle Ne İlgisi Var? Diye sorduk ya, yanıtı kendi içinde:

Ne demiş Shakespeare?

"Nasıl başa çıksın bu azgınlıkla güzellik

Bütün gücü bir çiçeğin açışıysa eğer"

 

Hurufat Mart - 2011