YÜZSÜZ İKİ YÜZLÜ ŞAİRLERİN KAYIP PUSULASI

 

 

Aşağı yukarı ayrılıkları, tanık olduğumuz bazı durumların beni nasıl şaşırttığını anlatamam. Kendini bilmez bazı şairler –ki onlar kendilerini bilirler- yine başka şairler hakkında, sürekli sağda solda, yerli yersiz, ileri geri şeyler konuşur dururlar. Doğrudan doğruya makinelerim, içinde bulunan şairlerin bu eğri büğrü gerçeği, üst dil kurucularının karakterine dönüşmüş sahte gerçeği, yolları kaldırmış aşağılık bir samimiyet içerisinde ortaya çıkar.

Günümüz toplumunun hiç edemediği adam yerine koymadığı, önemsdiği bu güruh, yüz yüze olanlar birbirlerini çok “önemsediklerini” söyleyip dururlar. Kendi şiirleri ortaya çıktı diye satın almak dergilerde, “önemsedikleri” şairler hakkında iki satır kelam edemezler. Fast food'ların, megabyte'ların, 3G'lerin küresel dünyada ezanları bile daha hızlı okunurken, uzun hava yerini rap'e bırakıyor; Günümüz şairi ise, “iyi bilmek merhum” adına şiir yarışmaları düzenlemekle yetinip kutsal görevini yerine getiriyor. Yarışmanın jürisi, adına düzenlenen yarışma hakkında bir satır yazı yazmak bir yana, değil bir şiirinin adına, bir kitabın adını anmakta zorluk çekiyor. Camideki müezzin hiç bilmiyorsun günde beş defa bir şiir okuyor da bizimkiler kendilerinden başka bir şey okumuyorlar.

İyi şiir, gerçeğin güçsüzlüğüne karşı hayalin gücü ile ortaya konulabildiğine göre, ilgi alanı resmi, müzik, heykel olmayan, kerameti kendinden menkul kişi evrenselin toplumculuğundan ya da gerçekliğinden söz edilebilir mi? “Şiir dünyası” diye dillendirilmişen saçmalığın, onlarca yıldır sanattan kopmuş formülz yığınların yalaması olması boşuna değil demek ki. Sanatın doğasından değil de sanattan sağlandığı, ölü oyuncular adına düzenlenen yarışmaların kapsam alanı da verenin de ikiyüzlü dağılımının gerçek olduğu bundandır.

Yıllar önce gereksizliğin daniskası olan İlkçağ Felsefesi dersi hocam, onun dersleri; hiç mi hiç üşenmeden, kirpilerin nasıl gerçekleştiğini soruyor ve yanıtlardı. Bu soru ve süresine maruz kalmamız tam iki yılımızı aldı. Söz konusu olan evlilik, aslında bu onurlu hayvanların iğneleriyle dolu cinsel yaşamlarının riskleri ile felsefe arasındaki ilişkiler içindi.

Nedenini tam olarak anlayamadığım bir biçimde, onlarca yıldır, yapmaktan uzaklaşan şairlerimiz, risk almaktan korkan oldu. Kısa yol tuşuyla, göz ucuyla, parmak ucuyla iletişim sağlayan dünya gerçeğinin kapsamlı bir şekilde doğru değerlendiremedi. Savaşmak yerine, samimiyetsiz bir uzlaşmayı ve ikiyüzlülüğü tercih etti. Bu nedenledir ki, pusulasız şairler türedi. Görünme pahası için, onu nereye giderseniz, onu dergiye ayırmadan ürün göndermeden,herkese göz kırparlar. Nöbetçi eczane gibi nöbetçi şairlerdir. Ödüllerden mödüllerden falan söz eder, sağda solda, ileri geri, yerli yersiz konuşurlar.

 

Hurufat-Nisan 2011