“ÜÇÜNCÜ ŞAHSIN ŞİİRİ” NDEKİ ÜÇÜNCÜ ŞAHIS KİM?

 

üçüncü şahsın şiiri

 

gözlerin gözlerime değince

felâketim olurdu ağlardım

beni sevmiyordun bilirdim

bir sevdiğin vardı duyardım

çöp gibi bir oğlan ipince

hayırsızın biriydi fikrimce

ne vakit karşımda görsem

öldüreceğimden korkardım

felâketim olurdu ağlardım

 

ne vakit maçka'dan geçsem

limanda hep gemiler olurdu

ağaçlar kuş gibi gülerdi

sessizce bir cigara yakardın

parmaklarımın ucunu yakardın

kirpiklerini eğerdin bakardın

üşürdüm içim ürperirdi

felâketim olurdu ağlardım

 

akşamlar bir roman gibi biterdi

jezabel kan içinde yatardı

limandan bir gemi giderdi

sen kalkıp ona giderdin

benzin mum gibi giderdin

sabaha kadar kalırdın

hayırsızın biriydi fikrimce

güldü mü cenazeye benzerdi

hele seni kollarına aldı mı

felâketim olurdu ağlardım

 

Attilâ İlhan

 

Aşk şiirinde üçüncü şahıs konusunun ele alındığı bir şiir toplantısında, söz, ister istemez Attilâ İlhan’ın ilk basımı 1950’li yılların başında yapılan “üçüncü şahsın şiiri” adlı şiire geldi. İçlerinde, eserleri ile edebiyat tarihine adlarını yazdıran şairlerin de bulunduğu onlarca katılımcının bulunduğu toplantıda, beklenmedik bir soru, bilinçlere bilinmedik bir ayna tuttu: Şiirdeki üçüncü şahıs kimdi? Bu soru da nereden çıkmıştı? Üçüncü şahıs, “güldü mü cenazeye benzeyen, çöp gibi hayırsızın biri” değil miydi? “gözlerin gözlerime değince” dizesi ile başlayıp, “felâketim olurdu ağlardım” dizesi ile biten şiirde, üçüncü şahıs, birinci şahıs anlatıcının ağzından aktarılan, karşısına çıktığında “öldüreceğinden korktuğu”, “ipince oğlan” değil miydi?

Toplantıda, geçen yıllarda Edebiyat fakültelerinin birinde yayınladığı bildiride bu ünlü şiiri, aşk şiirinde rakip başlığı ile alarak, konunun en iyi örneklemesi olduğunu söyleyen bilindik bir şair de vardı. edebiyat-koop şiir gecesindeki tartışmaya bu şiiri taşıyan ünlü şair, sayısız şiire, kitaba, çeviriye imza atmış olmanın verdiği haklı onur ve güven ile üçüncü şahsı cenaze suratlı adam olarak nitelediğinde, salondaki sessizler tarafından oybirliği ile kabul gördü. Zaten öyle değil miydi?

Yirmi sekiz dizeden oluşan şiirin dörtte biri doğrudan doğruya ben öznesi ile(2,3,4,10,17,18,28.dizeler), yedide biri sen öznesi ile(14,16,23,24.dizeler), on dörtte biri de o öznesi ile(5. ve 26.dizeler) kurulurken, özneler arası ilişkinin aynı dizedeki kurgusu, ben-sen özneleri(1.ve 15.dizeler), ben-o özneleri(6,7,8,25,dizeler), sen-o özneleri(22. ve 27.dizeler) içinde verildiği göze çarpmakta.

Toplantı yöneticisinin uyarısı sonucunda şiirdeki üçüncü şahıs şairin kendisi olabilir miydi; olamazdı. Bu  düşünce hemen itiraz gördü. Peki bu durumda birinci şahıs, şairin kendisi (birinci tekil – ben/anlatıcı), ikinci şahıs, gözleri şairin gözlerine değen, sessizce yaktığı “cigara” ile şairin parmaklarını da yakan, kirpiklerini eğip bakan (ikinci tekil – sen/dinleyen) üçüncü şahıs, güldü mü cenazeye benzeyen, hayırsızın biri (üçüncü tekil – o/anlatıcı ve dinleyici dışındaki kişi ya da nesneler) olarak kabul görülmeliydi ve bu konu kapatılmalıydı. Fakat öyle olmadı.

Düzyazı akıl işi idi. Şiir ise akıl dışı. Gramer, dilbilgisi ve mantık kuralları ile hareket edildiğinde tümcenin öğeleri hemencecik ortaya serilebiliyordu. Ya şiirin gerçekleri? Bir şiirin ortaya koyduğu çok katlı yükseklik ve derinlik zamanları ve çok katlı anlamlar nereye konabilirdi? Konulan yer, düzyazının düzleminde şiiri düzyazının dar ve tek anlamlı gerçeğine tutsak etmeyecek miydi? Daha açıkçası: Kirpiklerini eğip cigarasını yakan, benzi mum gibi (benzin gibi değil/ keşke, beniz sözcüğünün “i “seslisi düşmesini dikkate alıp benzin ve mum sözcüklerini arka arkaya kullanmasaydı şair ) giden, bir adamla aşk yaşayan, sabaha kadar o adamın kollarına teslim olan ikinci şahsın ardıl şahsı sevgilisi olduğuna göre, şair bu aşkın dışındaki üçüncü şahıs değil miydi? Bu görüş yadsınmadı. Hatta kabul de gördü. Oybirliği ile üçüncü şahsın ben anlatıcı şair olduğuna karar vermekte gecikilmedi. Öyle ya, iki kişi aşk yaşarken üçüncü kişi de bu ilişkiye kıskanarak bakıyordu. Üçüncü şahıs olduğu söylenen oğlanın birinci şahıstan haberi bile yoktu. Peki bu şiirde ben anlatıcısı olan şair üçüncü şahıs olduğuna göre, birinci şahıs kimdi? Ben öznesinin anlatıcı olduğu bir metinde birinci şahsın aslında üçüncü şahıs olması nasıl olanaklı olabilirdi? Yoksa bütün katılımcılar ağız birliği ile üçüncünün birinci olduğuna nasıl karar vermişlerdi?  Üçüncü şahıs birinci şahıs mıydı? Herkes topluca büyülenmiş miydi? Toplu bir intiharın büyülü cazibesi ile hep bir ağızdan şair üçüncü şahıs bağırtıları yükseliyordu.

Şiir geceleri, insanların birbirini alkışlamalarından öte anlamaya yönelince, çok iyi bilinen ya da bilindiği sanılan gerçeklerle yüz yüze gelme şansını yakalayabiliyorduk. Bunu daha önce de defalarca tecrübe edip, üçüncü şahıs olmaktan kurtulmuştuk. Attilâ İlhan’ın bu büyük şiirine üçüncü şahıs kalmadığımız için şanslı azınlıklardan sayılmalıyız.

 

Sincan İstasyonu Dergisi’nin Aralık 2007 tarihli sayısında yayınlandı.